20 Ağustos 2014 Çarşamba

aşkı hissetmeyen ne olduğunu bilmeyen buna rağmen yaşayabilen insanlar var.



dünyanın en güzel hislerinden biridir 
aşık olmak,
daha da güzeli birlikte sevmek.
ancak bu şahane duygu, 
herkese nasip olmamıştır.
olsaydı eğer aşıklar yaşatılırdı öyle değil mi?
aşkı hissetmeyen ne olduğunu bilmeyen 
buna rağmen yaşayabilen insanlar var,
bu kalplerde aşk yerine kin var,öç var,hırs var,doymazlık var,var,var..........
bu üç harfli duygu için; 
dünya bazen yakılıp yıkılıyor,
bazen düğün dernek!
kimi zaman ise,
yıkıntıların içinde bile yine varoluyor aşk!
ne ülkelerarası ne ailelerarası savaş 
önüne geçemiyor,
sonunu da göremiyor.
kaderine razı olarak yaşıyor aşk.


kimse kimseyi ayırt etmeyi bilmez, 
olduğu gibi kabullenerek yaşarken,
1.dünya savaşı birçok ülkenin kaderini 
derinden değiştirirken, 
küçük bir köyde küçük insanların 
tepetaklak yaşamlarının içinde kaybolurken dedim ki;
ne farkı var bu günden?
aradan geçen yüzyıl bize yaşam konforu getirirken duygularımız ehlileşmediği sürece,
ne değişti dünyada?


yazar binnaz öner ilk kitabında 
farklı bir türk-ermeni ilişkisi getiriyor karşımıza,
üstelik o yılların herşeyini gözümüzün önüne sererek.
ve aşk'ı,
öldüren,yaşatan,sabreden,direnen,
canlandıran aşkı.


sonra;
sonrası da geliyor!


2.kitap
zaten hüzün dolu insanlara 
daha fazlası da neymiş anlatıyor.


anahit'in yüreği mi esme'de kaderi mi?
ana-evlat,evlat-sevda?


bütün bunların gerçek olduğunu bilmek,
gerçekle örülmüş roman okuduğumu bilmek,
bir de onca acı çekilmesine rağmen 
naifçe yazılmış bu kitapların yazarını 
günlük hayatın içinde azıcık tanımış olmak ayrıcalığı ile yorumladım.


ben bu kitaplardan;

hala 100 yıl öncesi gibi kadına bakışımız,
hala 100 yıl öncesi gibi namus anlayışımız,
hala 100 yıl öncesi gibi sevdaya düşüşümüz,
hala 100 yıl öncesi gibi dost olabilenlerimiz,
hala 100 yıl öncesi gibi hasret çekenlerimiz,
hala 100 yıl önceki güç anlayışımız,
hala 100 yıl öncesi gibi korkularımız,

olduğunu öğrendim.

sevgiyle kalın lütfen
:)








47 yorum:

  1. Arpa boyu ilerleyememişiz anacım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu ne yaman çelişki değil mi handan?
      insan! aynı yerde!

      Sil
  2. ne güzel anlatmışsın ..
    100 yıl önce geriye dönüp bakabilseydik ve ondan da öncesine ve ondan da öncesine insanların belli düşünce kalıplarından hiçbir zaman çıkamadıklarını hep varyasyonları etrafında debelenip durduğunu görebiliriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel özetledin hazel,
      aynen böyle düşünüyorum

      Sil
  3. Tarih tekerrür mü gerçekten......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nesil,bir öncekinin bitirdiği yer yerine başladığı yeri tercih ediyor sanırım,
      yoksa ne diye aynı şeyler aynı şekilde yaşansın?

      Sil
  4. Ve sorunlar da hep aynı..
    Değişmiş gibi duran aynı sorular, sorunlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yasemin
      sanırım gelişemeyen insan duygularından kaynaklanıyor,it,ego,zayıf kalmış süperego

      Sil
  5. Havva hanım duygularınızı ne güzel ifade etmişsiniz.Yüreğimiz kaldırmıyor artık bu yaşananları. Dili,dini,ırkı,mezhebi ne olursa olsun birbirimizle şu dünyayı paylaşmayı bir becerebilsek.Sevgiler Türkan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. türkan
      sanırım ilk kez karşılaşıyoruz;
      aldığımız nefes kendimize,güldüğümüz yüz herkese:)
      ahhh keşke!

      Sil
  6. Hola amiga querida ! Que tengas un buen día !
    Angélica

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. la bienvenida a mí
      tu blog es muy agradable
      Les deseo un buen día

      Sil
  7. Aşkı bilmemek bence bir ceza:) Acısı bile güzel aşkın. Güzel değil tabi de insana bir şeyler katıyor. Kadına bakış değişmedi diyorsun yani Havva? Ben umutlanmıştım oysa ki:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kadriye,
      umutlanalım ama,sokak ortasında reddeden sevgili,eski eş,evini terkeden kardeş
      hepsi kendi özgürlüğünü seçmek isteyen kadınların ölümle sonu değil mi?

      Sil
  8. Ne güzel anlatmışsın havva bayıldım!
    acısı ile tatlısı ile yaşanmalı AŞK! ve 100 yıl öncesi ile hala herşey aynı ise bazı şeylerden ders alarak yaşayamıyoruz demek ki:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işte sebuş,para kimde güç onda,bilgi burun kıvrılan,fln
      kimin neye ihtiyacı varsa onu alıyor galiba

      Sil
  9. Ben de geriye gidiyormuşuz gibi bir hisse kapılıyorum epeydir :(

    YanıtlaSil
  10. Havva ne yazıkki değişmeyen ve değişmeyecek olan o kadar çok şey varki umutsuzluğa kapılmamak elde değil bazen çok korkuyorum bu gidişattan ......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hem elimizi uzatacağız meltemcim,hem kozamızı koruyacağız
      elden gelenin en iyisi

      Sil
  11. Ben bu kitabı anlatan kadından her devirde kötülerin ve bilge yüreğini sevgiyle donatan güçlü iyilerin olabileceğini öğrendim. Kabullenmeyiş de direnmek değil mi bağnazlığa ve kötülüğe..anlatımına sağlık, okuyacağım bu kitapları Havva

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kadriye seni okurken şiir okuyormuşum gibi geliyor,benden bahsettiğinde de elim ayağım dolanıyor,saklanacak yer arıyorum:)
      sahiden

      Sil
  12. Dilerim alip okuyabilme sansim olur...duzeni ve kafalari degistiremedikten sonra bazen hep ayni yerde donup duruluyor galiba..Bu arada kirmiziyida merak ettim??:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok uzaklarda değil misin,
      eğer okumayı seviyorsan ve şiveli konuşmalar zor gelmiyorsa insanlık tarihinden de bir kesit istiyorsan vede şaşırıp kalmak,okumalısın.
      kitabı bulamazsan bana haber ver

      Sil
  13. Havva hanım size ilk kez yorum yaptım.Evet ülke ve dünyanın gidişatı umudumuzu kaybettiriyor ama aşkı,doğada ki canlılara karşı sevgyi bilmeyen bir de bu canları katleden bu canilerin tümden silinip iyilerin kaldığı bir dünya ( ütopya tabi) diliyorum.Bir de alakasız olacak ama algıda seçicilik oldu İspanyolcamı yorum yaptınız kızım o dili okuyorda onun için merak ettim .Sevgiler Türkan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. duyarlılığınıza ve de ilginize teşekkür.
      bu arada çok dikkatlisiniz ama ben ispanyolcayı otomatik dil çevirimcisi yoluyla yazdım:)
      sevgiler

      Sil
  14. Kaldı mı böyle her zorluğa direnen aşklar?:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. baharcım
      kitap elbette yalnız aşktan bahsetmiyor,dönemin baskıcı ağaları ve cahil köylülerinin durumu,gücü yeten gücüne anlayacağın
      ve kadınların doğarken varsayılmış yazgısı

      Sil
  15. Maalesef hiç bir şey değişmiyor.
    Ama sen şimdi o fotoğraflarla resmen konuşmuşsun canım.
    ARtık yavaş yavaş bu konuda oluyorsun sen :)
    Öpüyorum seni.
    Ay Çakırı özledim ama neredeki niye onu çekmiyon ki ??
    Mauvvvvv

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. beğendin yani,
      ayyy teşekkürler canım gülay

      Sil
  16. Değişmeyen çok şey var Havva Abla, ama dilerim ki bizde ki değişmeyen tek şey sevgi olsun. Şapkana da bayıldım ayrıca :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgi hep kazansın ersin,bizim dileğimiz bu!
      sevgi çoğunluk olursa kötülüğe yer mi kalır?
      teşekkürler

      Sil
  17. Değişen sadece yaşam koşulları insan aynı insan maalesef. .
    Kitabın gerçek hikayesi olması beni de çok etkiler en kısa zamanda bulup okurum umarım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şeyma,
      kitabı okumadan bence ana fikri yakaladın,
      ben sana ne diyeyim,bravo güzellik

      Sil
  18. Havva Hanım, dünden bu yana gelip yorum bırakıp bırakmama konusunda tereddüt ettim. Çünkü yazacaklarım ukalalık olarak algılanabilir ama niyetim kesinlikle o değil lütfen o çerçevede değerlendirin.

    Aşk; aslında insan vücudunun fiziksel tetiklenme süreci. Öncelikle burnun devreye girdiği ve doğru formüle ulaştığında, çaldığı çanlara verdiği kimyasal tepkime ile çoğalma güdüsünü tetikleyen; formülü dahi belli olan fiziksel bir süreç. Bilimsel olarak da kanıtlandığı gibi maksimum 8 ay süren bir süreç. Bu zaman diliminde vücut, her türlü fiziki duyuyu ve dürtüyü harekete geçiren hormonlar; bu sürece karşı çıkacak tüm mantık ve aklı dumura uğratıyor. Bu şekilde olması; kimyasal uyumun ortaya koyacağı yeni bir hayatı koruma güdüsü aslında. Onun için aşk "gözü kör olarak" veya " ota da konar b..a da" diye tanımlanıyor.

    Aşkın yaşanması doğru kimyasal formüllerin karşılaşmasına bağlı. Karşısına çıkıyorsa tetikleniyor çıkmıyorsa tetiklenmiyor özetle. Karşılaşıldığında yaşanan kısa dönemi olumlu geçirmeyi becerip de o duyguyu sürdürülür ve kalıcı hale getirmek asıl marifet ve anlatmak istediğinizin asıl o duygu diye düşünüyorum. Yani sevgi..

    Ancak yazınızda bahsettğiniz özellikler aşkın getirdiği özellikler değil. Belki bir süre aşırı iyimserlik ve hoşgörü getirse de bittiğinde yerine koyacak duygularınız olumsuzsa; bahse konu herşey tekrar insan hayatında baş gösteriyor. Yani onu tanıyanın, pozitif değerlere kavuşması; tamamen kişilik özelliklerine bağlı.

    Çok uzattım toparlayayım. Aşk sonrasında yerine neyi koyduğunuz ve bunu yaparken hangi kişilik değererine sahip olduğunuz önemli. Sevgi bu açıdan önemli çünkü o olmadan sabır; iyi niyet, cesaret, emek vb. kavramlar hayata geçemiyor.

    Not: Bir süredir yeni çıkan yazarları ve kitaplarını (yerli ya da yabancı) okumuyorum çünkü konjoktürel gereklilik; kitaplar ancak belli konseptlere sahipse basılıyor ve yazarları destekleniyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler nurdan hanım,bana konuk olup yorumladığınız için;
      başlık cümlem aşk evet,ileriye gittikçe kitabın başka şeylerini de anlatmak istedim,acaba etkili olamadım mı?
      yazar 1914 yıllarında zorunlu bir göçle gelen ayrılığın yaşattıklarını yazmış,ana-baba-kardeş-evlat yokluğunu.
      ve yeni hayatın bilinmeyen hesaplanamayan yada üstü örtülen gerçeğiyle kalan gencecik kızlarla,sorumluluk hisseden yetişkinlerin yaşamını.
      bu yaşamın içinde elbette ki aşklar var ki hayatın çilesini çekilir kılsın.
      ben aşka çok saygı duyuyorum,hormonsal olabilir o anlık! ama yarın,sonraki yarın,daha sonraki yarın!
      açlık da bi şekilde hormonsal bi durum değil midir?
      fizyolojimiz bize bişeyleri emreder evet!
      biz de o emirleri sevdiğimiz şekilde yerine getiririz
      demek isterim ki acıkınca köfte yemek istemeyen zeytinyağlı taze fasulye tercih eden de olabilir:)
      ben sevgiyi baş tacı ediyorum,
      yaşadıkça yılları güzel kalbin değerini daha da iyi anlıyorum,
      ama hep o basamakları çıktıkça daha güzelini görmeyi öğreniyorum:)
      nurdan hanım,
      en son isteyeceğim şey bana misafir olan arkadaşımı kırmaktır,sakın ola ki yanlış anlaşılmayayım;
      ancak okuduğum kitap bana ayrılık acısını,kavuşamamayı,aşkın kuvvetini ve cehaletle çaresizliğin neler yaptığını anlattı.
      elbette bu benim yorumum,amacım ben okudum bunu anladım arzu ederseniz siz de okuyun demektir.
      sevgiler içtenlikle

      Sil
  19. Aşk ile ilgili fazla bir yorum yapamam ama "sevgi" denildiğinde işin rengi değişir.:) Bizler yıllar içinde, sadece şeklen değişiyoruz Havvacığım, ne yazık ki, sevdalarımız, güç anlayışımız, korkularımız, daha bir çok satır başımız, durduğu yerde durmakta. Nasıl sosyalleştiysek, yeni çevremizde de aynı özelliklerimiz, gelenek ve göreneklerimizle var oluyoruz. Dediğin gibi yerimizde sayıyoruz. Sevgi ise; aşkın yerine konulabildiğinde, bir heykeltraş gibi, kenarları köşeleri törpüleyen, yaşama daha yumuşak şekil verebilen bir duygu. :) Benim acizane görüşümdür. :) Sevgiler güzel arkadaşım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nilgün
      bizim gibi yılları sindirebilmiş kişiler hep o yoğun ve vazgeçilmez duyguyu sevgi olarak tarif eder,vede haklıyız da:)
      emekle yoğrulmuş herşeyin tadı başkadır.
      oysa aşk;hemencecik oluveren bişeydir,kabul ediyorum;
      ancak yaşamasına fırsat verilmeyince küllenmeyen bir ateştir.
      asıl olan o harlı alevin sakinleşip sürekli ısıtmasıdır,
      keşke hep böylesi nasip olsa güzel kalplere:)
      teşekkürler nilgün,teşekkürler güzel arkadaşım

      Sil
    2. bu arada nilgün arada kaynasın istemem;
      zira yazarın derdi bence aşktan çok,bir zamanlar erkek egemen dünyanın bazı kadınlara gibi gözükse de tüm kadınlara karşı ayrımcı davranışı,biraz da o dönemin politikasını algılama şekli
      sevgiler arkadaşım

      Sil
  20. Benzer bir şeyi de ben işlemeye kalktım. Yazacaktım kitaba da ama ne ben dayanabildim ne hikaye , mecburen yarıda kestim Dilba'nın hikayesini.
    Tahmin edebiliyorum içerisinde ki acıyı. Fırsat bulursam inceleyeceğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. acı hepimizi korkutup bi kenara kaçma arzusunu duyuruyo:(
      ama var!
      hayatın a yüzü b yüzü bir de herkesin bilmediği 'o' yüzü var

      Sil
  21. Cook coook eskiden kadinla hayvan ayni kategorideymis. Kiz cocuklari diri diri gomulurmus. Yine de kadin her daim erkek egosuna takilip kaliyor. Bir insan nasil sevemez benim hicbirzaman anlayamayacagim bir durum bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. başkanım,
      kitap okumak zevkli,okuduğunu yada anladığını aktarmak aslında zormuş,belki sen okusan aynı kitabı benim baktığım pencereyi yersiz de bulabilirsin:)
      ama kaçılmaz gerçek,'''kadınlar horlanıyor''' tarihin her döneminde hem de!
      kendi konforumuz bu gerçeği değiştirmiyor.100 yıl geçse de kadın cinayetleri,tecavüzler...............hani bitti mi?
      başkan bitmiyor,yüzü değişiyor,gerçekler değişmiyor,ne yazık!

      Sil
  22. ilginçmiş hiç duymadım. ya bak ben de balatta bir türk erkeği ile ermeni kızın aşkının hikayesini yazmak ve hatta kısa film yapayım diyom yiaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel yaparsın
      şimdi tereciye tere satmak gibi olmasın ama,bu konuda ne var ne yok okucan o zaman!
      ne güzel yaparsın ya!

      Sil
  23. Havva çok merak ettim kitapları mutlaka okuyacağım, ne kadar güzel özetlemişsin, okumazsam içimde kalır valla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. insanın içini acıttığını hatta kanırttığını bil o zaman:(

      Sil