29 Kasım 2015 Pazar

reçelin kadar konuş!

kedilievintarzı

tahtında adeta:)


reçelle pek aram olmasa da bahçemin meyvesi olmasından,
son damlasına kadar kullanılacak elbette!
ben yada sevdiklerim tarafından:)


1kg ayva,1 limon suyu,1 portakal,1 greyfurt suyu,1 kg şeker


sevgili arkadaşın nurdan'ın tarifidir belirteyim:)
o rendelemişti,ben küp doğramayı tercih ettim,
limonlu suda bekletmemin sebebi kararmasını engellemek.
ayvanın kabuklarını soymadım inceciklerdi çünkü; 
çekirdeklerini bir kaba ayırdım reçele renk verecek çünkü;


çekirdekleri yıkayınca ele yapışan jölemsi reçelin kıvamını sağlayacak.


ince ince doğrayıp kararmasın diye, 
limonlu suda beklettiğimiz ayvaları süzüp düdüklüye koydum


birparça tülbent içine çekirdekleri ve 2 karanfil tanesini de koyduk mu,
1kg meyveye 1 kg tozşekeri koyduk mu,
1 portakal,1 greyfurt suyunu sıkıp koyduk mu,tamamdır!
düdüklünün kapağı kapatılır!


nurdan dedi ki;
hepsini koy,kapağı kapat düdüklü fıss dedi mi ocağı kapat!
başından ayrılmadan fııss demesini bekledim:)


sonra düdüklüden normal tencereye aktarıp,
ağzı açık bi şekilde10 dakika kadar kısık ateşte kaynattım,
neden demeyin:( 
hayatımda ilk defa ayva reçeli yaptım üstelik düdüklü tencerede!
bi şaşkınlığım vardı tabi:)
1/2 tatlı kaşığı tereyağ,azıcık da limon sıkıp ocağın altını kapatıverdim.


ılınana kadar, 
tülbent içindeki malzemelerle kapağı açık bi şekilde bekledi reçel tenceresi.


biraz tadımlık eve ayırıp kalanını, 
çakır efendinin dedesine,tekin abisine,
ırmak ablasına olmak üzere bölüştürdüm:)
acemi şansı olmalı reçel resmen yıkılıyordu:))
rengi kıvamı kokusu pehhh:)


çakır koklaya koklaya helak oldu:))
teşekkürler arkadaşım sonuç pek güzel oldu:))


29 kasım itibarıyle gökyüzü kare açılı falanmış,
biraz zorluk varmış(sanki şimdiye kadar kolaydı da!)


reçel gibi tatlı,berrak,mis kokulu hafta ümidimiz olsun,
olsun:))
çok sevgiler
:)






24 Kasım 2015 Salı

teşekkürler hayat Gracias a La Vida!


bugün benim doğumgünüm:)
bi sürü şeyi düşünecek yaşa geldim,
mesela umut eskiden bu kadar uzakta mı dururdu gibi,
bi sürü şeyi sevecek yaşa geldim,
mesela güneşin ışığı burayı nası da güzelleştiriyor gibi,
ve azalıp ve sadeleşip gülümseyecek,
bana kalanları daha da sevecek yaşa geldim,
teşekkürler hayat.


teşekkürler hayat tıkla lütfen
mercedes sosa'yı ve joan baez'ı dinlerken şarkının türkçeye çevrilmiş  sözlerini okuyun lütfen:)


gracias a la vida(teşekkürler hayat)
teşekkürler hayat; verdiğin her şey için;
her açtığımda
siyahı beyazdan, cennetin huzmesini karanlıktan,
sevdiğim erkeği kalabalıktan çıkarıp bana sunan gözlerim için


teşekkürler hayat, verdiğin her şey için
hayatın sesi ve kelimelerim
düşüncelerim, ettiğim kelamlar,
annem, dostlarım, kardeşim ve parlayan güneş
ve aşkın izleri için
teşekkürler hayat, verdiğin her şey için;
duyduğum tüm sesler; gece, gündüz,
ağustos böcekleri, kanaryalar, çekiçler, motorlar, köpek bağırışları, rüzgar
ve yarin sakin fısıltıları için
teşekkürler hayat, verdiğin her şey için;
caddelerinde, göl kıyılarında, dağlarında
ovalarında, leb-i deryada yahut suya hasret çöllerinde
ve evlerinde yorulan adımlarım için
teşekkürler hayat, her şey için;
yıkıntılardan kendimi yeniden yaratabildiğim
ve yeniden hayata sunabildiğim için
kahkahalarım, göz yaşlarım
ve bu şarkı için
her şey için teşekkürler


teşekkürler hayat mercedes sosa tıklayın isterseniz:)



teşekkürler
çok sevgiler
:)

18 Kasım 2015 Çarşamba

konunun çakır efendiyle alakası yok!



mutfakta yapılası işler vardı,
havva'da uzun zamandır durumun farkındaydı!


pazar sabahı kolları sıvadık eş'le:)
kahvaltımızı anne(benim kayınvalide'de) yapıp,
 kahvemizi içip,saatin 10 olmasını zor bekleyip,


ölçüm biçim işleriyle oyalandık:)


öncesi:)


sonra gelsin,kesmeler,zımparalar,çakmalar!


çakır efendi,buralar benden sorulur havasında değil mi?:)


baharatlar,bazı bardak ve fincanlar dolapiçinden yeni bölgesine terfi etti,onların bıraktığı yerle bi an önce ilgileneceğim:)


mis gibi ahşap kokusuyla,tamamen ham haliyle rafım:)


işlerimiz 12.30 civarında bitmiş,hemen yerleşim yapmıştım:)


ve hem ocak yanı nihalem,hem mutfakta hiç sevmediğim, 
damlalık denen o yeri kapattığım ahşap tezgahım:)


sağından solundan bakıp  pek mutlu olduk:)
şimdilik bu kadar ama!diye bi içses var elbette bende:)


ertesi sabah kahvaltıya misafirimiz vardı 
minik bir prenses ve annesi:)

maşallah:)

41 kere:)


musmutlu bi haftaortası ve haftasonu olsun:)
çok sevgiler
:)







12 Kasım 2015 Perşembe

bal gibi oldu



pazardan tatlı niyetiyle aldığım bi türlü de elim değip yapamadığım için dolapda bana göz kırpan balkabağının:) 
başına gelenleri anlatacağım bugün size:)


oktay usta'yı,arda'yı ve bazı blogerları okudum bu tarif için,çünkü daha önce tadını dahi bilmediğim bi deneyim olacaktı benim için.


iki tane havucu soyup doğradım,
bir tane iri kuru soğan doğradım,
saros bahçeden kalan son patatesleri de doğradım,


1 kaşık zeytinyağı koyduğum tencereye ve doğru ocağa!


balkabaklarını da temizleyip,aşağı yukarı havuç taneleri kadar doğrayıp tencereye ilave edip,kapağını kapattım,
5 dakika falan kısık ateşte kendi sularıyla yumuşadılar:)


okuduğum hiç bi tarifte olmasa da
 içimden gelivermesi ile son dakka! 
yarım ayva da doğarayıverdim:)


tuz karabiber ve muskat rendesini yumuşamış sebzelere ekledim,
ardından da sıcak su:)


onlar pişip yumuşarken:)


2 çorba kaşığı unu1 çorba kaşığı tereyağda kavurdum,
un kokusu çıkınca 1,5 bardak süt ilave edip bi güzel çırptım,
bu arada sebzelerin altını kapattım,
sütlü terbiyeyi tencereye yedire yedire ilave ettim,
bu kısmı fotoğraflayamadım çünkü iki elimde meşguldü:))


ardından hepsini rondadan geçirdim,
tekrar ocağın üzerine alıp 2-3 dakika tıkırdattım:)
kokusu rengi çok güzeldi:) 
tabağıma alıp üzerini dereotuyla süsledim:)çok beğendim,
kalanı da kayınvalideme,arkadaşıma diye paylaştırdım:)


güzel bir haftasonu olsun,umarım:)
:)
çok sevgiler







9 Kasım 2015 Pazartesi

unun cinsi




sevdiğimiz şeye arkadaşlık etsin diye:)


zaman zaman değişik şeylerin peşine düşebiliriz değil mi?


hele çoğunlukla el altında olan malzemelerle halledilebilirse,
oh ne ala mualla! 
ordu'dan mutfağımıza organik mısırunu doldu 
mis gibi kokuyo napalım falan derken, 
benim kek merakım ağır bastı.
söylemeden geçemicem kayınvalideme bahsettim,
sanırım pek emin olmasa da hevesimi kırmak istemedi:)
net'te araştırmalarım sonucu oktayusta'nın tarifi bana yakın geldi, oktayusta tarifi için (tıklayın lütfen!)
tarifte olan ancak evde olmayan ceviz yerine organik mi organik ordu fındığının kabukları itinayla kırıldı!
kek için ne aşamalardan,ne çalışmalardan geçtim görüyorsunuz:)


ben yaptım diye değil vallahi çok güzel oldu:))
tadı leblebi tozunu andırdı bana,
çocukluğumuzda okul kapısında çokca yediğimiz,
yerken arada bir genzimizi yaktığımız:) 
yılları saymayalım lütfen,lütfen!
anıların aşkına kapılıp,akşammış falan aldırmadan,
ışık kötüymüş neymiş demeden her aşamasını çekiverdim:) 


sabahına sevdiğim insanlarla sevdiğim keki seve seve yedik:)
tavsiye ediyorum:)
çok sevgiler,iyi haftalar
:)